7 Kasım 2012 Çarşamba

Vakit ve Vakitsizlik Kavramları Geçen Zamana Karşı

Milyonlarca yıldır blog filan yazmadım. Ya da milyonlarca aydır ya da 3 aydır(mış). (Şimdi en son ne zaman yazdım diye baktım da en son tam 3 ay önce bugün yazmış olmam, evrenin bana çağrısı vs aklıma acayip acayip şeyler geliverdi bir anda.) Neyse işte bugün yazıyorum.

Son 3 ayda oğlan da 3 ay büyüdü. Saçma mı oldu? Onu bir de bana sorun. Bir bebekle hayat kocaman bir asfalt silindiri gibi geçiyor üzerinizden. Günler 6-7-8-9... kg'lık bir tosuncuğu bütün gün bir oraya bir buraya atıp tutarken adeta upuzunken, kendinizi 5 dakikalığına duşa atmak için vakit bulamayacak kadar kısa. Günler bir anormal. Cumalar "koca haftayı devirdik haftasonu kocam işe gitmiyor!" coşkusuyla okul iş vs hayatı (yani bugüne kadar bildiğiniz hayatlar) boyunca hiç sevinmediğiniz kadar sevinçle geçerken, haftasonu aynı kocanın ekstra bir çocuk performansıyla ayağınıza dolanmasıyla içinizi darlandırabiliyor. Derken pazartesi "oh biraz kafa dinleyeyim" ve salı çarşamba perşembe tekrar bütün enerjinizi çekiyor sonuç: yandan yemiş bir cuma coşkusu. Günleri sadece pazartesi, hafta içi ve cuma olarak yaşıyorum ben mesela, diğerlerinden haberim olmuyor. Ve hayat hem çok kısa hem de çok uzun oluyor bu şekilde yaşayınca. (Tanıdığım diğer anneler de aynı kafada evet.)

Neler oldu bu üç ayda? Oğlanın alt önden iki dişi çıktı ve son 10-15 gündür de üstten dört dişiyle cebelleşiyor. Üst 4lüden en kenarda biri patladı. Kalanlar için iki günde bir gece nöbetleri tutuyoruz.Çocuğumun içi dışına çıktı ama dişlerden ses seda yok.

Aile yazlığına gidilip dönüldü (ve dönüşte evin yer döşemeleri tek tek öpüldü). (Ah bu konuyu ilerde uzun uzun yazmak isterim.)

Kocayla en süperli kavgalar edildi.

HA bir de oğlan ek besine geçti. Bu ek besin işi düşündüğümden de korkunç çıktı. Tüm acayip temponun ve yola çıkmış dişlerin üzerine iki günde bir yoğurt mayalıyorum, her gün sebze çorbası pişiriyorum, iki günde bir ya da her gün bir de yumurta haşlama faslı var. Ayrıca 6 aylık bebekler daha çok ilgi istiyorlar ve ilginizde bir yamulma olduğunda süper alınganlar. Bu alınganlıkları meme emmeyi bırakma, uyku düzenini alt üst etme ya da bütün gün mırr vırr zırrr gibi sesler çıkartmakla dışa vuruluyor. Sonra ek besin alan bir bebekle sokağa çıkmak mesele. Kahvaltı ve yoğurt işi kolay ama sebze çorbası faslı işleri alt üst ediyor. Eskiden buralar hep güllükmüş. Memelerimi yanımıza alıp çıkmam yeterliydi! Ama esas hikaye oğlan 9 ayı devirip bizim yemeklerden yediği zaman başlayacak kanımca. O zaman işte her gün taze yemek olması gerekecek evde...

Bir de ben ücretsiz izne ayrılıyorum. neredeyse 20 yıla yakın ilk kez -0- lira kazanacak olmanın hüznü filan yazacak oldum ama öyle bir hüzün hissedemeyecek kadar da aile yapıyor adamı bebek milleti. Ben artık evimin kadınıyım. Zaten bu tempoda başka da birşey olmama imkan yok. Ocak ayı için yeterlik sınavı hedefleyebildiğim günlere şaşıyorum!

Bir de oğlumdan önceki hayatımın 3/4'ünü nasıl da ense yaparak geçirdiğime şaşıyorum! İnsan vücudundaki su gibi bir oran bu. Dışardan bakınca görünmüyormuş boş vakitler. Geçen gün 40 dakikada oğlana sebze çorbası, akşama kuru fasulye pişirip üstüne bir de banyo yaptırdım tosuncuğa.

Neyse işte böyleyken böyle. Çok ciddiyetli bir yazı oldu bu. ilk altı ayın sonundaki annelik ciddi bir işmiş demek! :)